Reklam

31 Mart 2016 Perşembe

Kola derin sondajı


Kola derin sondajı (Rusça: Кольская сверхглубокая скважина) Sovyetler Birliği tarafından Kola Yarımadasında yapılan bilimsel sondaj kuyusunu tanımlar. Projenin amacı yerkabuğunu mümkün olduğunca derine inerek incelemektir. İlk sondaj faaliyetleri 24 Mayıs 1970 tarihinde başlamıştır. En derin sondaj 1989 yılında 12.262 metreye ulaşmıştır. O dönemde delinen en derin sondaj olma özelliğini kazanmıştı. Daha sonra bu ünvanını 2008 yılında açılan Katar'daki Al Shaheen petrol kuyusuna (12.289 m) ve sonrasında 2011 yılında açılan Rusya’daki Sahalin-I Odoptu OP-11 petrol kuyusuna (12.345 m) kaptırmıştır.

Sondaj

Proje kapsamında ilk başta planlanan derinlik 15.000 metredir. 6 Haziran 1979 tarihinde o zaman kadar delinen en derin sondaj kuyusu olma ünvanı ABD'deki Bertha Rogerssondaj kuyusundan alınır. 1983 yılında sondaj 12.000 metre derinliğini geçse de çalışmalar bir süre askıya alındıktan sonra devam ederken 27 Eylül 1984 tarihinde 12.066 metrede delme ekipmanı kırılacaktır. Sondaj 7.000 metreden yeniden başlatılacak ve 1989 yılında 12.262 metre derinliğe ulaşılacaktır. Ancak bu derinlikte beklenen 100 °C (212 °F) sıcaklık yerine 180 °C (356 °F) gibi değerlerle karşılaşıldığı ve çalışmanın güçlüklerinin artması nedeniyle proje 1992 yılında durdurulmuştur.

Bilimsel araştırmalar

Kola sondajı Baltık kıtasal kabuğunun yaklaşık üçte biri oranında ilerlemiş, en derin kısımlardaki 2.5 milyar yaşındaki Arkeyan Devir kaya tabakalarına ulaşmıştır. Sondaj çok sayıda bilimsel projeye çalışma fırsatı sunmuştur. Kıtasal kabuğun yapısı, sismik hareketler ve termal dağılımın gözlenmesiyle fiziksel, kimyasal bileşim, geçiş bölgesi özellikleri gibi çok çeşitli jeofizik bilimi alanında katkılar sağlamıştır.
Bilimadamları için çok önemli olan bir bulgu da sınır bölgelerindeki sismik hızların değişiminin Harold Jeffrey’in önerdiği gibi granitten bazalta doğru olmadığının ortaya çıkartılmasıdır. Yüzeyden 5 ila 10 km aşağıda bulunan şekil değiştirmiş halde bulunan kayaların tamamen şekilsizleştiği ve suya doymuş halde olması şaşkınlıkla karşılanmıştır. Yüzey sularından farklı olan bu suyun bir yüzey veya tabaka tarafından yüzeye çıkışının engellenmiş olabileceği ve minerallerden gelmekte olduğu sanılmaktadır. Bilimadamlarının sondaj sırasında bulduğu bir diğer önemli bilimsel olgu ise bu derinliklerdeki olağanüstü yüksek hidrojen gazı miktarıdır.

Günümüzdeki durumu

Sondaj sahası bugün Rusya Federasyonu jeoloji laboratuvarları kapsamında kamu mülkiyetindedir. 2003 yılı itibarıyla 8.578 metredeki 214 mm çapındaki sondaj aktif konumda olmasına rağmen 2005 yılında kaynak yetersizliğinden kapatılan işletme 2008 yılından itibaren terkedilmiş, teknik malzemeler hurda olarak satılmıştır.

Rekorlar

Kola derin sondajı, işlevi gereğince diğer sondajlarla karşılaştırılamaycak derecede önemli bir özelliğe sahiptir. Kola sondajında delinen kayalar sondajın iç kısmı tarafından yüzeye çekilmektedir. Kola derin sondajının en derine inme rekoru yaklaşık yirmi yıl boyunca kırılamasa da son dönemde Katar’daki 12.289 metrelik sondaj ile Rusya’daki 12.345 metrelik sondajlar derine inme rekorlarını kırmışlardır.

Hidrometre


Sıvıların yoğunluğunu ölçmeye yarayan alete verilen isimdir. Hidrometre genellikle camdan yapılan ampulden çıkan bir silindirik gövdeye sahiptir. Bu ampule cıva ya da kursunla ağırlık kazandırılır. Test edilecek sıvı yavaşça ve serbestçe yüzecek seviyeye gelene kadar silindirin içine boşaltılır. Sıvının yüzeyinin ulaştığı nokta not edilir. Genellikle kökün içinde bir ölçek vardır. Yani direk olarak yoğunluğu okuyabiliriz. Ölçtüğümüz sıvıya bağlı olarak ölçek çeşitleri vardır. Hidrometre, sütün yoğunluğunu, su ile şeker karışımının yoğunluğunu ölçmek ya da alkolün yüksek seviyelerinin ölçülmesi gibi farklı kullanımlar için kalibre edilebilir
.

Karl von Terzaghi kimdir? Zemin mekaniği alanında neler yapmıştır ?


Karl von Terzaghi (2 Ekim 1883, Prag, Avusturya - 25 Ekim 1963, ABD) zemin mekaniğinin babası olarak kabul edilen Avusturyalı inşaat mühendisidir.

Prag'da doğdu. Graz Teknik Üniversitesi'nden mezun oldu. Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti ile müttefiki Avusturya-Macaristan arasındaki anlaşmaların bir neticesi olarak Yüksek Mühendis Mektebi'nde (günümüzde: İTÜ) hoca oldu. Burada başladığı çalışmalarında ilk defa zemin mekaniği laboratuvarı kurdu ve bu alanın kurucusu olarak kabul edilmesine imkân veren çalışmalarını ilk defa Yüksek Mühendis Mektebi çatısı altından gerçekleştirdi.
Sonradan Robert Kolej'de öğretim üyeliğine başlayan Terzaghi araştırmalarını bitirip modern zemin mekaniğinin babası sayılmasını sağlayan Erdbaumechanik kitabını yazdı. Ardından Amerika Birleşik Devletleri'ne giderek bilimsel çalışmalarına vefatına kadar bu ülkede devam etti.

Modern Zemin Mekaniğinin kurucusu Karl Terzaghi (1883-1963)’dir (...) Bir yıl içinde amacına ulaşmıştır. Bu süre zarfında yıllardır rüyasını gördüğü hayal gerçekleşmiş, jeolojik malzeme olan zeminlerin mühendislik davranışlarını yöneten bağıntıları ortaya çıkarmaya başlamıştır. Görünen kohezyonun kumların, killerin ve katı cisimlerin davranışındaki rolünü ortaya çıkarmış, sızma basıncının barajların yıkılmasındaki etkisini tespit etmiştir. Bu buluşları ona geçmişte çektiği tüm sıkıntıları ve acıları unutturur. Araştırmanın en önemli sonucu ise zeminlerde efektif gerilme ve boşluk suyu basıncı arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmasıdır. 

Zemini etkileyen toplam basıncın zeminde daneler arasında meydana gelen efektif gerilme ile su basıncının toplamıyla karşılanacağını ifade eden bu ilişki inşaat mühendisliğinde “efektif gerilme” prensibi olarak anılır. Bu prensibin inşaat mühendisliğindeki önemi Newton’un genel çekim konumunun fizikteki önemine benzetilebilir. (...) Nihayet 30 Ekim 1923 günü amacına ulaşır. Makine mühendisi olmanın avantajı imdadına yetişmiştir. O gün yarım saatlik yoğun bir düşünmeden sonra malzeme içinde ısı iletimi ile  ilave boşluk suyu basıncının sönümlenmesi arasında analoji yapabileceğini keşfeder. Böylece killerin konsolidasyonu problemini bütün yönleriyle çözüme kavuşturmuş olur. Yapıların oturmasını yöneten diferansiyel denklemleri teşkil etmiş, bunları çeşitli sınır ve deformasyon şartlarına göre çözerek yapıların oturma miktarını ve oturma zamanını hesaplayabilir duruma gelmiştir. Bu da önceki gibi olağanüstü bir başarıdır. 1924 yılında Hollanda’nın Delft Kenti’nde yapılan Birinci uluslararası tatbiki Mekanik Kongresi’ne katılan Terzaghi orada “Hidrodinamik Gerilme Olaylarının Teorisi ve Onların Temel Tekniğinde Uygulanma Alanı” isimli araştırmalarının çok önemli sonuçlarını içeren tebliğini okur. Hemen dinleyicilerin coşkulu tepsiyle karşılık görür. Kongrede bulunan Forchheimer, Terzaghi’nin yanına gelerek elini sıkar ve “Bu senin bilim dünyasına doğduğun gündür” diyerek onu tebrik eder. (...) (Kemal Özüdoğru, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü Ekim 2003) 

29 Mart 2016 Salı

RQD


Kaya kalite değeri (İngilizce: Rock Quality Designation) en yaygını 1964'te Deere tarafından geliştirilen kaya sınıflama sistemlerinden biridir. RMR ve Q-sistemi kaya sınıflama sistemlerinin temel unsurlarından biridir.

RQD = \left(\frac{x_{\mathrm{i}}}{L}\right)\times 100  %
Bu formülasyonda;
xi:100 mm ve üzerindeki süreksizliklerin toplam uzunluğu
L:Manevra boyu
RQDKaya kalitesi
0 - 25Çok zayıf
25 - 50Zayıf
50 - 75Orta
75 - 90İyi
90 - 100Çok iyi

28 Mart 2016 Pazartesi

Geoteknik

Geoteknik

Geoteknik bilimsel metotlar ve mühendislik prensipleri kullanılarak zemin tabakasının ve malzemelerin özelliklerinin elde edilmesi, tahmin edilmesi ve bu bilgilerin mühendislik problemlerinde kullanılması uygulamasıdır. Zeminin ve çeşitli zemin malzemelerinin davranışlarını tahmin etmeye çalışarak , zemini insanlar için yaşanabilir hale getirme bilimidir.
Geoteknik zemin mekaniği, kaya mekaniği ile jeoloji, jeofizik, hidrolojinin mühendislik yaklaşımlarını kapsar. Geoteknik, geoteknik mühendisleri tarafından uygulanır.
Geoteknik uygulama örnekleri şunları kapsar: doğal afetlerin (depremler, volkanik patlamalar, heyelanlar vs.) olası zararlarının tahmin edilerek zararlarına karşı önlem alma ve toprak,kaya ve yeraltı sularının davranışlarını tahmin ederek baraj uygulamaları yapmak, temelleri dizayn etmek, köprülerin performanslarını tahmin etmek, bina ve diğer tüm .yapı uygulamaları.

27 Mart 2016 Pazar

Koni Penetrasyon Deneyi

Koni Penetrasyon Deneyi


Koni Penetrasyon Deneyi (CPT) zeminin jeoteknik mühendislik özelliklerini belirleme ve zemin stratigrafisini resmetmede kullanılan bir yöntemdir. İlk olarak 1950'li yıllarda yumuşak zeminleri araştırmak için Delft'te bulunan Zemin Mekaniği için Hollanda Laboratuvarında geliştirildi. Bu hikayesinden dolayı Hollanda Koni Testi olarak da anılmaktadır. Günümüzde CPT en çok kullanılan ve tüm dünyaca kabul gören bir yöntemdir.

Tarihçe

CPT deneyi başlarda zeminin taşıma gücünü belirlemek için kullanılmıştır. Orijinal koni penetrometreler konik uçlu takımın toprağa itilmesiyle oluşan toplam penetrasyon direncinin basit mekanik ölçümüyle ilişkilidir. Ölçülen toplam direncin konik uç ve tij takımının sürtünmesiyle oluşan bileşenlerini ayırmak için farklı metotlar geliştirilmiştir. 1960'lı yıllarda sürtünmenin bu bileşenini ölçmek ve zeminin bağlama mukavemetini belirlemek için bir sürtünme manşonu eklendi. Elektronik ölçümler 1948'de başladı ve 1970'lerin başlarına kadar gelişmeye devam etti. Günümüzde çoğu modern elektronik CPT konisi boşluk suyu basıncı verilerini toplamak için bir filtre ile birlikte bir basınç dönüştürücüsü içermektedir.Filtre genellikle ya koni ucun üzerinde (U1 konumu), ya koni ucun arkasında (En yaygın U2 konumu) ya da sürtünme manşonunun arkasında (U3 konumu) bulunmaktadır. Boşluk suyu basıncı verileri stratigrafinin belirlenmesine ve bunun etkilerine bağlı olarak doğru uç sürtünme direnci değerinin temel nitelikte kullanılmasına yardımcı olur. Ayrıca piezometre (su basıncı ölçer) verilerini toplayan CPT deneyi CPTU olarak da anılır. CPT ve CPTU deney takımında koni genellikle ağırca dengelenmiş bir taşıt üzerine monte edilmiş hidrolik ayakların kullanılmasıyla ya da bir karşı güç olarak vidalı ankrajların kullanılmasıyla hareket ettirilir. CPT deneyinin Standart Penetrasyon Deneyi (SPT) üzerine bir üstünlüğü zemin parametreleri profilinin daha sürekli alınabilmesidir. Ayrıca 2 cm aralıkla CPTU verileri sürekli olarak kaydedilebilmektedir.

Ek Arazi Deneyi Değişkenleri


Yıllar içerisinde farklı CPT araçlarının gelişmesiyle birlikte mekanik ve elektronik konilerle ek yüzey bilgilerine ulaşmak mümkün olmuştur. CPT deneyi sırasında gelişmiş araçlardan biri olan jeofon kullanılarak sismik kesme dalgası ve sıkışma dalgası hızı elde edilebilir. Bu veri zemin sıvılaşması ve zayıf dayanımlı zemin dayanımı analizleri için zemin sütununa karşılık gelen makaslama modülü ve Poisson oranının belirlenmesine yardımcı olur. Mühendisler bu kesme dalgası hızı ve makaslama modülünü düşük dayanım ve titreşimli yükler altındaki zemin davranışını belirlemede kullanırlar. Lazer-uyarılmış floresan, X-Ray floresan, zemin iletkenliği/direnci, pH, sıcaklık ve membran arayüz ölçüm ucu ve video kaydı için kameralar gibi ek araçlar CPT ölçüm ucuyla birlikte kullanılabilir.


Standartlar ve Kullanım

Jeoteknik uygulamaları için CPT 1986'da ASTM Standard D 3441 tarafından standartlaştırılmıştır (ASTM, 2004). ISSMGE; CPT ve CPTU üzerine uluslararası standartları sağlamaktadır. Daha sonraları ASTM Standartları çeşitli çevresel saha karakterizasyonu ve yeraltı suyu izleme etkinlikleri için CPT'nin kullanımında söz sahibi olmuştur. Jeoteknik saha araştırmaları için CPT yöntemi, en çok bir başka jeoteknik saha araştırma yöntemi olan SPT ile karşılaştırılmaktadır. CPT deneyinin diğer yöntemlere göre doğruluğu daha yüksek, uygulanması daha hızlı, zemin profili vermesi daha sürekli ve maliyeti daha düşüktür. Bir başka önemli özelliği ise, CPT deneyi yapılırken sondaj tijleri doğrudan itilerek ilerleme yapılır ve sondaja gerek yoktur. Ayrıca istenirse CPT deneyinde örnek de alınabilir

Bir koni penetrasyon deneyinin sonucu: direnç ve sürtünme solda, sürtünme oranı (%) sağda.

26 Mart 2016 Cumartesi

Sondaj


Sondajdünya yüzeyinde delik açmaya yarayan yöntemlere verilen addır. Kayaları parçalamak ya da delikte kesikler açmak gibi prensiplerle yürütülen işlemlerdir.

Sondajın ilk olarak nerede ve hangi tarihte yapıldığına dair farklı görüşler bulunmaktadır. İlk sondajın M.Ö. 2000 yıllarında bugünkü "darbeli sondaj" tekniğine yakın bir yöntemle tuzlu su elde etmek için Çin’de yapıldığı sanılmaktadır. Mısır’da da yine M.Ö. ki yıllarda basit sondaj yöntemleri kullanarak kuyular açıldığı tahmin edilmektedir.
Darbeli sondaj tekniği, ile ilk petrol sondajı 1794 yılında Fransa’da yapılmıştır. İlk karot alma makinası 1864’de İsviçre’li bir mühendis tarafından yapılırken bugünkü sondaj makinalarının çalışma prensibini ortaya koyan ilk karot alma makinası İsveç’li maden mühendisi Craelius tarafından 1885 yılında yapılmıştır. Craelius’la darbeli teknik terkedilerek yavaş yavaş döner sondaja geçilmiştir.
Türkiye’de bilinen en eski sondajlar bir Alman firması tarafından petrol araştırması amacıyla İskenderun’da açılmıştır. Tekirdağ’da açılan bir petrol kuyusunun ardından, hakkında yazılı bilgi bulunan ilksu sondajı 1920 yılında İstanbul’da açılmıştır. 1935 yılında MTA ve EİE’nin kurulması ile sondajcılığın Türkiye’deki gelişimi hızlanmış ve bugünkü seviyeye ulaşmıştır.
Sondaj dünya üzerinde delik açmaya yarayan yöntemlere verilen addır. Kayaları parçalamak ya da delikte kesikler açmak gibi belirli prensiplerle yürütülen sondalama işlemidir. Her türlü zeminde ve sert kayada Su Sondajı yapabilmektedir. Sondaj; kaya ortamda hava sirkülâsyonu ile yumuşak zeminlerde ise çamur sirkülâsyonu ile yapılmaktadır.Arazinin durumuna göre, jeolojik yapıya formasyonların özelliklerine göre Her iki sondaj tekniğinin kullanılmasını gerektiren durumlar olabilmektedir.Yumuşak ve yıkılan zeminlerde sondaj çamur sirkülâsyonu ile yapılır ve delme işleminden sonra kuyu teçhiz edilerek boru ile kuyu cidarı arası çimentolanır.Daha sonra kuyu inkişafı yapılır.Kaya ortamda - Sert Kayalarda kullanılan sondaj tekniği çamur sirkülâsyonlu sondajdan daha farklıdır. Kaya ortamda sondaj, hava sirkülâsyonu ile gerçekleşir. Sonuçta bu işlemlerin sonucun da Akifer den (su taşıyan formasyondan) su alınır.

Sondaj makinaları ve pompalar

Sondaj kısaca yer yüzüne açılan bir nevi deliktir. Sondaj makinası kısaca, bir kızağa veya kamyona monteli basit yapılı sondaj donanımı olarak tanımlanabilir. Büyük sondaj donanımlarında ayrı ayrı makinalarca yürütülen işlevler sondaj makinalarında birleştirilmiş ve bir makina tarafından yapılma olanağı getirilmiştir. Genellikle sığ sondajların açımında kullanılırlar. Döner sondaj donanımında döner masanın yerine sondaj makinalarında morset bulunur. Sondaj makinaları çoğunlukla etüt, maden ve su amaçlı kullanılırlar. Sondaj makinaları delme yöntemine göre üç gruba ayrılırlar :
  1. Rotari sondaj makinaları
  2. Darbeli sondaj makinaları
  3. Kombine çalışan sondaj makinaları
Ayrıca montaj durumuna göre rotari makinaları üç sınıfa ayırmak mümkündür :
  1. Kızaklı sondaj makinaları : EİE ‘ deki sodaj makinalarının tamamına yakını bu tiptedir.
  2. Özel amaçlı sondaj makinaları : Bunlardan Hausher sondaj makinalarının hareketli paletleri vardır. Genellikle enjeksiyon sondajlarında kullanılırlar.
  3. Bindirilmiş sondaj makinaları : Bir kamyon ya da römorka montelidir.

Sondaj makinalarının bölümleri

Sondaj makinaları beş bölümden oluşur.
    Tahrik ünitesi: Güç üniteleri dizel, benzinli, elektrik motorludur. EİE makina parkında bulunan sondaj makinalarından elektrik motorlu iki Hausher ve üç Diamec –250 dışındakiler dizeldir. 10 adedi su soğutmalı diğerleri hava soğutmalıdır.
      Güç aktarma organı: Kuru kavramalı tip debriyaj ve şanzımandan oluşur.
        Sondaj ünitesi: Morset kısmı, kedi başı, vinç ve hidrolik kısımdan oluşur.
          Kızak: Şase kısmıdır.
            Matkap: sondaj yapılması için gereken en önemli malzemelerden biridir.toprak(yumuşak,sert,killi vb.) ve taştan (kaya,çakıl vb.) olan zeminler için farklı çeşitleri bulunmaktadır.

            Sondajda kullanılan pompalar ve özellikleri

            Sondajda dört ayrı grupta yer alan pompalar kullanılmaktadır. Bunlar pistonlu pompalar, santrfüjpompalar,dalgıç pompalar vederin kuyu pompalarıdır. EİE de bunlardan pistonlular kullanılmaktadır.
            1. Pistonlu pompalar: Tek pistonlu, iki pistonlu ve üç pistonlu olarak üretilirler. EİE ‘de üç pistonlu (tripleks) pompalar kullanılmaktadır. Yalnızca enjeksiyon pompaları iki pistonludur. Pistonlu pompaların santrfüjlere nazaran verimleri az ancak basınçları yüksektir. Bu nedenle sondajda tercih edilir. Tripleks pompa dengeli çalışır, hafiftir,parçalara bölünebilir. Enjeksiyon pompaları elektrik motorlu olup diğer pompalar dizel motorlu ve hava soğutmalıdır.
            2. Santrfüj pompalar: Basınç gereksinimi küçük debisi büyük yerlerde kullanılır.
            3. Dalgıç pompalar: Elektrikle çalışır. Pompa ve motor suya batarak çalışır.
            4. Derin kuyu pompaları: Emme yüksekliğinin 6–7 m’den büyük olduğu yerlerde kullanılır. Suyun basma özelliğinden yararlanarak çalışır.
            Sirkülasyon pompaları 50-70 Atm basınçta 135-250 lt/dk debide, enjeksiyon pompaları 80 Atm basınçta ve 65 lt/dk debide su basabilmektedir. Tripleks pompaların syrok ayarı bir somun aracılığı ile ayarlanarak 35-45-50 kg/cm kare olarak basınç ayarlaması yapılabilir. Ayarlama sonucu basınç arttıkça debi düşer.

            Sondajcılıkta yapılan başlıca işler

            Sondajın istenilen noktada yapılabilmesi için ilk olarak fiziki şartların sağlanması gerekir. Bu da ancak sondaj lokasyonuna ulaşmakla ve kullanılacak makina ve ekipmanı nakletmekle gerçekleşebilir. O halde öncelikler şu şekilde olacaktır :
            1. Yol yapımı
            2. Platform yapımı
            3. Nakliyat
            4. Su temini
            5. Monte
            Sondaj yolunu en az eğimli ve kısa olacak biçimde planlamak nakliyatın kolaylığı için son derece önemlidir.
            Platform yeterli genişlikte ve meyilsiz olarak hazırlanmalıdır. Zeminin ıslanıp çamur olmaması için tedbirler alınmalıdır. Nakliyat, bilindiği gibi iş kazalarının meydana geme olasılığının yüksek olduğu bir çalışma sürecidir. Bu nedenle çok dikkatli vetedbirli olunmalıdır. Su hattını döşerken hattın dik olması kaygısına kapılmadan en kısa güzergah seçilmelidir. Pompanın gücünü hattın eğiminin değil, kot farkının etkilediği unutulmamalıdır. Monte çalışmasında da açılacak kuyunun derinliği ile orantılı sağlamlık esas alınmalıdır.
            Sondajcılıkta yapılan başlıca işler şöylece özetlenebilir :
            1. Karot veya sediman numune alma işleri.
            2. Yeraltı su seviyelerinin ölçülmesi
            3. Basınçlı su deneyi yapılması
            4. Sızma deneyi (permeabilite deneyi )yapılması
            5. Standart penetrasyon deneyi
            6. Koni Penetrasyon Deneyi
            7. Bozulmamış veya bozumuş numune alma işleri
            8. Boya deneyleri
            9. Kuyu sapmalarının ölçülmesi
            10. Kuyu saptırma kamalarının kullanılması
            11. Kuyuların borulanması
            Sondajcılıkta kullanılan ölçü birimleri :
            1. DCDMA standartı
            2. Craelius metrik standartı
            3. Comecon standartı
            Bunlardan ilki Amerikan kökenlidir. BX,NX gibi. İkincisi metrik sistemdir,mm ile söylenir. 76 mm,84 mm gibi. Üçüncüsü de mm ile ifade edilen ve eski Sovyetler Birliği’nde geliştirilmiş bir standarttır.EİE’de Craelius metrik standarta uygun malzemeler kullanılmaktadır.
            Sondajcılıkta kullanılan ölçü birimleri ve metrik sistemdeki karşılıkları şu şelildedir :
            1. İnç(parmak) : 2,54 cm
            2. Feet(ayak) : 30,48 cm
            3. Kara mili : 1609,35 m
            4. Galon : 3,785 lt
            5. Libre(pound) : 0,453 kl
            6. 1 Atm : 1 kg/cm :760 mm-Hg : 10,3 mss
            7. 0/0 50 eğim : 45 derece
            8. 1 kw : 1,341 B.G.
            9. 1karat : 0,2 gr
            Pompaların emme yüksekliği atmosfer basıncı ile ilgilidir.ortamda hava bulunmasaydı suyu emerek basmak mümkün olmazdı. Emme yüksekliği teorik olarak atmosfer basıncına yani 1 at’e eşittir. Bu da 10,3 m’ye tekabül eder.Pratikte bu yükseklik 6–7 m’dir.Yani daha yüksek bir emme düzeyi pompanın görev yapmasına engeldir.